1917 Rus İhtilali, muhtelif açılardan birçok sonucu olan tarihi bir olaydır. Bu olay bir kırılma noktası olduğu gibi birçok milletin kaderini etkileyen bir meseledir. Çarlık hakimiyeti, zulüm ve sıkıntılarla anılan bir dönem olduğundan bu geçiş süreci dikkatle izlenmiştir.
Çarlık rejiminin yıkılmasından sonra iktidarı ele geçiren, eşitlik ve özgürlük çığırtkanlıkları yapan Sovyet döneminin de sömürgeci zihniyeti çok geçmeden ortaya çıkmıştır. Etnik ve kültürel bölücülük faaliyetleri yürüten Sovyetler, Türkistan’da yaşayan soydaşlarımızın özgürlüklerini kısıtlamıştır. Bu kısıtlamalar, büyük Türk kavmini milletlere bölmeye kadar gitmiştir. Türk kimliğini yaşatan Türkistan kelimesi dahi fiili olarak yasaklanmıştır. Tüm bunların manası açık, amacı belli ve niyeti ortadadır. Türkistan coğrafyası baskı altına alınmış, kültürel bir emperyalizme maruz kalmış ve yapay bir etnik bölücülüğe uğramıştır. Tarihin bu devrini bilmek, bugünü yorumlamak için epey mühimdir. Elbette Türk milleti, Rusların bu baskılarına karşı muhtelif alanlarda farklı nitelikte mücadeleler vermiştir. Mitralyözlere karşı yalın kılıçla dövüşmek de bu mücadelenin bir parçasıdır, dünyanın her yerine bu zulmü ve haksızlığı duyurmak için yazılar yazmak da bu mücadelenin bir parçasıdır.
Komünizm, fikri özgürlükleri kısıtlayan bir mefkuredir. Türkistan’ın içinde bulunduğu bu durum da fikir adamlarını rahatsız edecek boyutlardadır. Avrupa’da eğitim görmüş birkaç fikir adamı, vatanlarında olan bitenlerin tüm dünyaya duyurulması gerektiğini düşünmüştür. Bu düşünceyi, basın-yayım organlarının kullanılması gerektiği düşüncesi desteklemiştir. Türkistan’ın bölünmesini engellemek için çabalayan bu aydın kesim, Afganistan topraklarından Avrupa’nın içlerine kadar fikri bir mücadele başlatmıştır. Bu mücadelenin karargâhı, güç merkezi ise Türkiye olmuştur. Hedef açık, plan ise bellidir. İstiklal için çalışan aydınlar, gizli yahut açık cemiyetler kurarak muhtelif alanlarda farklı isimlerde dergiler çıkartarak mücadelelerini başlatmışlardır. Bu mücadelenin net açıklaması ise şu şekildedir: “Türkistanlı aydınlar için 1917–1924 yılları ümit ve kaygı dolu geçmiştir. Bu yıllarda Osman Hoca, Mustafa Çokay ve Zeki Veledi Togan’ın Türkistan içinde ve dışında yürüttükleri faaliyetlerin tamamı Türkistan halkının bölünmesini engellemeye yönelik girişimlerdi. Bunun için; Türkistan'ın bağımsızlık talebini dünya kamuoyu ile paylaşmak, dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan Türkistanlı muhacirler arasındaki iletişimi sağlamak, ayrıca Türkistan Türklerinin birlik ve beraberliğine vurgu yaparak, bütünlüklerini sağlamaya çalıştılar.”[1]
Bahsettiğimiz aydınların demirbaşlarından olan Mustafa Çokay ise tarihi ve siyasi açıdan ehemmiyet teşkil eden bir kişiliktir. Hayatı ve faaliyetleri konumuz olduğundan mütevellit yazımızın devamı da onunla şekillenecektir.
- Türkistan’ın Gür Sesi Mustafa Çokay
Kazakistan’ın Akmescid (günümüzde Kızılorda) şehrinde dünyaya gözlerini açmıştır. Bölgede yaygın olan Şokay soyadını aldığından Çokay olarak anılmaktadır. Babası, Kıpçak boyuna mensup Şaştı aşiretinin beyi Şokay, annesi Bahtlı Hanım’dır.
Çocukluğunda idarecilerin haksız uygulamalarına maruz kalan babasının ve yakınlarının çektiği sıkıntıları görmüş ve bunlarla büyümüştür. Kanunsuz davranışlara karşı hukuk mücadelesi verme amacıyla Petersburg Üniversitesi’nde hukuk bölümüne gitmiştir. Hukuk bölümünde okuması, siyaset ile tanışmasına olanak sağlamıştır. Bu yıllarda siyasî faaliyetlere katılmıştır. I. Dünya Savaşı’nda işler kötü gittiği için Türkistanlı gençleri askere almak isteyen Rus hükümetine karşı başlayan ve binlerce insanın ölümüne yol açan isyanın soruşturulmasında, sonrasında da meselenin parlamentoya taşınmasında önemli rol oynamıştır. 1916 Kasım’ında Rusya Devlet Duma’sı Müslüman Fraksiyonu Bürosu’na Türkistan temsilcisi seçilmiştir. 1917 Şubat İhtilâli ile çarlık yönetimi devrilince Türkistan’da yeni siyasî yönetimin şekillendirilmesinde aktif rol almak istemiş, umutlanarak yeni bir mücadeleye girişmiştir. Petersburg’dan ayrılıp Orenburg’da Kazak Kurultayı’na (Nisan 1917) ve Taşkent’te Türkistan Müslümanları Kurultayı’na iştirak etmiştir. Burada oluşturulan millî merkezin başkanlığına seçilmiştir.
İhtilal ile birlikte değişen dengeler, Türk milletine hareket alanı sağlamıştır. Bu hareket alanı sonucunda, 27 Kasım 1917 tarihinde Orta Asya Türk tarihinde ilk modern devlet yapılanması olarak atfedilebilecek Türkistan Muhtariyeti ilân edilmiştir. Mustafa Çokay da kurulan hükümette önce dışişlerinden sorumlu bakan olarak görev almış sonrasında da başbakan olarak görev yapmıştır. Bolşevik kuvvetlerinin baskı politikaları çerçevesinde hükümet dağıtılmıştır. Baskı ve zulüm kelimelerini kendine şifre belleyen Ruslar tarafından, Mustafa Çokay hakkında ölüm kararı çıkartılmıştır. Bu kararın ardından önce Taşkent’e kaçmış ve burada bir evlilik yapmıştır. Taşkent’ten sonra Orenburg’a hareket eden Mustafa Çokay, burada Zeki Veledi Togan ile bir araya gelerek toplantılar yapmıştır.
200 Rus demokratla birlikte tutuklandığı bir dönemde, hakkında kurşuna dizilerek idam kararı çıkartılmıştır. Bu kararın uygulanması için bindirildiği trende ayaklanma çıkartarak kurtulmuştur. Faaliyetlerine şehir şehir devam eden Çokay, tüm vilayetlerin düşman işgaline uğramasından sonra İstanbul’a gitmiştir. Mücadelesi için uygun ortamı yaratmaya çalışmış, her türlü ülke ve muhtelif vilayetlerde çalışmalar yapmıştır. Türkistan Millî Birliği Teşkilatı ile Avrupa’da ve Türkiye’de bir kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Tüm bu faaliyetlerin sonlanmasına sebep olan hadise ise II. Dünya Savaşı olmuştur. Savaş esnasında Nazi Hükümeti tarafından çeşitli görevler almış ancak niyetlerinin iyi olmadığını anlayınca kendisine teklif edilen birçok görevi reddetmiştir.
Mücadele içinde geçen hayatı, 27 Aralık 1941 tarihinde Alman makamlarınca tifüs sebebiyle, yakınlarına sorulduğunda ise zehirlenmesi hasebiyle son bulmuştur. Cenazesi Almanya’ya, Berlin Türk Şehitliği’ne, defnedilmiştir.
1.2 Mustafa Çokay’ın Fikirleri
Öğrencilik yıllarından itibaren Türkçülük akımlarını benimseyen Mustafa Çokay’ın siyasî fikirlerinin oluşmasında Kazak Alaş Millî Hareketi’nin lideri A. Bökeyhanov’un büyük etkisi olmuştur.
Yaşadığı coğrafyanın bağımsızlığına kavuşması, millî bir yönetim hâkimiyetinde bulunması gerektiğini savunmuştur. Bu savunmanın argümanlarını gençlik yaşlarından itibaren bulmuş ve oluşturmuştur. Siyasî bir Türk dünyası birlikteliği için şartlar ve zaman epey mühimdir. Kültürel birliktelik için ise böyle bir önkoşul yoktur. Türk kültürü, Türk ayak izinin olduğu her coğrafyada yaşamalı ve yaşatılmalıdır. Bu düşünceleri ile bağımsızlık temelli bir mefkureye vâkıf olan Çokay, mevzubahis görüşlerini makaleleriyle, dergileriyle tebliğ etmiştir. Yedi yüzden fazla makalesi, onlarca dergisi vardır. “Taşkent’te Birlik Tuvı (Kazakça) ve Ulug Türkistan (Özbekçe), Tiflis’te Na Rubeja (Rusça) ve Şafak (Türkçe), İstanbul’da Yeni Türkistan, Berlin’de Yaş Türkistan (Çağatayca) dergilerinin yayım hayatına başlamasına önemli katkıları olmuştur.” Bu dergilerin içinde “yüz on yedi” sayıya ulaşan ve Çokay’ın hayatında önemli yer tutan Yaş Türkistan dergisidir. Dergi, her alanda eğitici fikir yazıları barındıran, on yıl boyunca süreli yayımlanan bir eserdir. Bağımsızlık yolundaki etki ve alanı ise tartışılamaz derecede mühimdir. [2]
- Türkistan’ın Bağımsızlığı İçin Çıkan Dergi: YAŞ TÜRKİSTAN
“Derginin ana konusu ilk sayısında, Türkistan bağımsızlığı ve Türkistan halkının kendi kendini idare etme hakkını kazanma yolunda mücadele olduğu[3] belirtildi. Mücadelenin temelini ise siyaset, kültür ve dil sahalarındaki çalışmalar oluşturdu. Öncelikle Türk Dünyasında kültür ve dil birliğinin sağlanması çok önemlidir. Türk kültürünün tüm Türk halklarının ortak kültürü olduğu bilincine varılmalıdır. Türk halkları bir-birlerinin konuştuğunu ve yazdığını aracısız, tercümansız anlamalıdır. İstanbul’da çıkan bir gazete Semerkant’ta okunabilmelidir. Böylece Türk halkları arasındaki birlik ve kardeşlik duyguları pekiştirilebilir. Türk halklarının aralarındaki kültür ve dil birliği ideali, onların(Türklerin) diğer halklardan soyutlandırılmasını gerektirmez. Aksine bu birlikle beraber, kendileri gibi bağımsızlık mücadelesi içindeki diğer halklarla iş birliği sağlanmalıdır. Türk Halklarının kültür birliği, bir aile içinde bütünlüğün sağlanmasıyla eşdeğerdir. Bu bütünlüğün sağlanmasından sonra diğer halkalarla bağımsızlık konusunda ittifak edilmelidir. Bu Türkistan’ın Bağımsızlığı için gereklidir.[4] Bağımsızlığa kavuşmak isteyen Türkistanlılar için sadece öz yurdunu ve halkını sevmek yetmez, bizim Türkistan’ı ve Türklüğü başkalarına da sevdirmemiz gerekmektedir.[5]”
Edebî yönü çok az olan Yaş Türkistan’ın, siyasi bir dergi olduğunu söylemek mümkündür. Yaklaşık olarak beş bin sayfalık bir külliyattır. Bazı sayılar iki sayı halinde çıkarılmıştır. Ortalama kırk iki sayfadan oluşan dergide, birçok sayının dış kapak kısmında abone şartlarına yer verilmiştir. Yaş Türkistan'ın kaç adet basılmış olduğuna dair net bir bilgi mevcut değildir. Birçok sayıda derginin içinde bulunduğu maddi yetersizlikler yüzünden sınırlı sayıda basıldığına ilişkin haberlere rastlanmaktadır. Dergide 1761 yazı bulunmaktadır. Bu yazıların önemli bir kısmı Batı Türkistan ile ilgili makale ve diğer yazılardan (duyuru, düzeltme, haber, hatırlatma, kitap tanıtımı, mektup, rica, tebrik vesaire) oluşmaktadır. Diğer bir kısmı ise Doğu Türkistan, Kafkasya, İdil-Ural ve Kırım ile ilgili konuları içermektedir.
Yaş Türkistan'ın ilk sayısında, dergi idaresi tarafından yazılan “Bizniñ Yul,” adlı makalede kısa ve öz bir biçimde "Biz Türkistan istiklalcileri, yurdumuzun bağımsızlığı ve kurtuluşu için kurulduk. Türkistanlılara bundan başka yol yok, olamaz, olmasın. Biz buraya yurdumuzdaki Moskova Sovyet hükümranlığı zulmü altında bağımsızlık için atılan milyonlarca Türkistan Türklerinin az bir grubuyuz. Bizim sesimiz yurdumuzdaki güçlü figanın güçsüze bir yansımasıdır”şeklinde derginin amacı belirtilmiştir.[6] Türk yurtlarında bağımsızlık meşalesi yakmayı hedefleyen dergi, amacından hiçbir şekilde sapma göstermemiştir. Dergi, her şeyden önce millî bilinci korumak ve millî birlikteliği sağlamak derdindedir.
SONUÇ
Mustafa Çokay, fikir ve faaliyetleri baz alındığında tarihimiz açısından mühim bir kişiliktir. Örnek alınması gereken yönleri, bilinmesi gereken düşünceleri mevcuttur. Türkistan’ın bağımsızlığını haykıran, bu uğurda yaşayan bir fikir adamıdır. Türkiye, onun için özel bir yere sahip olduğu gibi memleketimize yüklediği anlam ise derindir. Çokay, Türkiye’ye verdiği değeri anlatmak için şu cümleyi kurmuştur:
“Her dış Türk’ün iki vatanı vardır; birincisi kendi anavatanı, ikincisi Türkiye’dir”
Mustafa Çokay’ın inandığı değerler, savunduğu gerçekler bugün bizim de tavırlarımızın temeli, dik duruşumuzun dayanağıdır. Onun gibi fikir adamlarının inşa ettiği binalar ile Türklük aşkı harlanmakta, Turan ülküsüne her geçen gün bir adım daha yaklaşılmaktadır.