“Bizler AB-D fonlarının veya başkalarının doldurduğu dolmakalemler değiliz. Bizler kurşun kalemleriz. Bu mücadelenin sonunda kurşun kalemlerin galip geldiğini göreceksiniz”
KEMAL ÇAPRAZ
Ülkücü olmanın zor, ülkücü kalmanın daha da zor olduğu günümüzde ‘kuşatılmış, yozlaşmış, milli şuur ve ahlaktan yoksun’ medya dünyasında hem ülkücü hem de gazeteci olmanın zorluğunu anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır.
Türk Medyasına yönlendiren eski tüfek Marksistlere, ekranları işgal eden her devrin adamı liboş takımına, Türk Milletinin değerlerine aşağılayarak düşmanın 5. kol faaliyetini yürüten ayak takımına karşı bir dava ve karakter adamı olan ülkücü gazeteci, medyanın olanca kirlenmişliğine rağmen hem duruşunu muhafaza etmeli, maddi imkânsızlıklara rağmen eğilmeyerek tek başına ülküsüne ve ülkesine hizmet etmelidir.
Bu açıdan Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Türk Gençliğine yaptığı "Medyayı kuşatma altına almış, yabancı ve yozlaşmış ideolojilere saplanmış gazeteci ve yorumculardan Türkiye’yi arındırmak amacıyla, milli ve şuurlu vatansever gençlerimizi üniversite tercihlerinde İletişim Fakültelerini dikkate almalarının milli bir görev olduğuna inanıyorum" çağrısı çok anlamlıdır.
Doğmanın, yaşamanın, hayat sürmenin bir marifetmiş gibi görüldüğü dünyamızda, “İnsan ne için yaşar ve ölür?” sorusu aklı ve vicdanı olanlar için çok büyük anlamlar ifade eder. İşte bu anlayış içinde bir hakikat gün gibi karşımıza çıkıyor: İnsanlık için gecesini gündüz yapanlar, ölüme dokunarak fiziken aramızdan ayrılmış olsalar bile fikirleriyle yaşamaya devam ediyor ve “insan doğar, yaşar ve ölür” klişesine meydan okuyorlar! Gazeteci Kemal Çapraz da bu klişeye meydan okuyanlardan biri.
Yeniden dünyaya gelseydim yine gazeteci olurdum[1] diyen Kemal Çapraz, gazeteciliği Türk Dünyası’nın birbiriyle tanışıp, kaynaşması ve aynı ülkü etrafında toplanması için çok kıymetli bir vasıta görmüştür. Kemal Çapraz hem fikri hem de mesleki olarak İsmail Gaspıralı’yı kendisine rehber edinmiş, onun ‘Dilde, Fikirde, İşte Birlik’ şiarı doğrultusunda, Ebulfeyz Elçibey’in tabiriyle ‘Türk’ü Türk’le Tanış Etme’nin derdine düşmüştür.
Türk’ü Türk’le Tanış Edelim
Kemal Çapraz, sürekli basın kartı sahibi bir gazeteci olması dolayısıyla basın-yayın alanında birçok çalışmaya imza atmıştır. Kemal Çapraz denilince akıllara önce Türk Dünyası gelmesinin nedeni budur. Yedi bağımsız Türk cumhuriyeti ve otuza yakın bağımsızlık mücadelesi veren yani Azerbaycan’dan Türkmeneli’ne, Kırım’dan Kazakistan ve Özbekistan’a, Çuvaşistan’dan Başkurtistan’a kadar karış karış dolaşarak Türk halklarının yaşam tarzlarını, sorunlarını, acılarını, sevinçlerini, arzularını başta Türkiye ve Türk Dünyası olmak üzere dünya kamuoyuna duyurmaya gayret etmiştir. Dostları onu bu yüzden “Türk Dünyası’nın Çağdaş Evliya Çelebisi” unvanına layık görmüşlerdir.
Kemal Çapraz, neden Türk Dünyası üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdığını bir röportajında şöyle izah eder:
“1933 yılında Atatürk’ün Nutku’nda Türk Dünyası ile ilgili söylediği çok önemli bir bölüm var. Atatürk; ‘Bugün Sovyetler Birliği komşumuzdur, müttefikimizdir ama yarın ne olacağı belli olmaz. Tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi Sovyetler Birliği de dağılabilir. Bu dağılma sonucunda soyu bir, dili bir, kültürü bir kardeşlerimiz ortaya çıkabilir. Biz o günlere hazırlıklı olmalıyız’ diyor. İşte ben de onun için Atatürk’ün bu beyanını kendime vasiyet gibi telakki ettim ve Türk Dünyası coğrafyasıyla ilgilendim.”[2]
Bu husustaki önceliğini gerçekleştirecek önerisi ise oldukça açıktır. Çapraz, Türk Dünyası’nda ‘Türkiye Türkçesi’nin ortak iletişim dili olarak mutlaka kabul edilmesini ve Türk Dünyası’nın kendi haber ajansının olması gerektiğini’[3] söyleyerek Türk Milliyetçilerinin bu konuda takip etmesi gereken adımlara işaret etmiştir. Onun Türk Dünyası’nın geleceğine dair altın değerindeki şu tavsiyesini de asla göz ardı etmemeliyiz: “Türk coğrafyalarında yer altı ve yer üstü zenginlikleri de çok önemlidir. Eğer Türk milleti yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi geleceği için kardeşleriyle iş birliği yaparak kullanabilirse dünyada süper güç olmaması için hiçbir sebep yoktur.”[4]
Küreselleşmenin bütün hızıyla sürdüğü günümüzde Afrika’daki kabilelerden bile haberdar olduğumuz bu çağda aynı din, dil, ırk ve tarihe sahip kimi soydaşlarımızdan maalesef habersiz yaşamaktayız. Kim bilir, Udmurt, Hakas, Şor, Teleüt, Başkırt, Tuva, Çuvaş, Kaşgay, Ahıska ve İran Türklüğünden habersiz olduğu içindir ki, dünyadaki varlığının gücünü ve önemini yeterince idrak edememektedir. Kemal Çapraz, Türk halklarının yanı sıra Türk milletinin bayrak şahsiyetlerinden Başbuğ Alparslan Türkeş, Azerbaycan Türklüğünün büyük lideri Ebulfeyz Elçibey, KKTC’nin kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Doğu Türkistan Türklüğünün efsanevi önderi İsa Yusuf Alptekin, Kırım Türklerinin önderi Mustafa Cemiloğlu, öksüz Batı Trakya Türklüğünün büyük kahramanı Dr. Sadık Ahmet ve Afganistan Türkmenleri lideri Azatbeğ Kerimi ile röportajlar yapmış, onların fikirlerini Türk kamuoyuna aktarmada bir tercüman olmuştu.
Kuşkusuz Kemal Çapraz, bu nedenle de Türk Dünyası’nda da çok sevilmiştir. Hatta öylesine sevilmiştir ki, sanatçı Bünyamin Aksungur şahit olduğu bir hatırayı şöyle aktarır: “Çuvaşistan Türklerinden İlya İvanov ve beraberindeki heyet Türkiye’ye gelerek, Kemal Çapraz’ın mezarının başında dua ve dini tören yapmak istediklerini söyler. Çapraz için Çuvaşistan’da 40. gün anma gecesi yapan Çuvaşlar, ailesi için de mum yakma parası toplamışlar. Kemal Çapraz’ın mezarına gelen Çuvaşlar, Azanuv Yur’ı yani anma şarkısını içli bir şekilde okurlar ve ardından Şaman döneminden kalma geleneklerden olan büyükçe bir elmayı, bir kâse balı ve bir miktar tereyağını saygıyla Çapraz’ın başucuna koyarlar. Ve son olarak küçük bir Çuvaşistan bayrağını da kabrinin başucuna dikerler.”[5]
Kendilerini yalnız bırakmayan Kemal Çapraz’ı Çuvaşlar da unutmamış, binlerce kilometre öteden gelerek mezarında ağlayarak dua etmişlerdi. Sanırım bu olay bile Kemal Çapraz’ın Türk Dünyası için önemini ortaya koymaya yeter de artar bile.
Kırım ve Kemal Çapraz
Kırım, Rusya’nın işgaliyle birlikte yeniden Türk ve dünya kamuoyunun gündemine girdi. Fakat Kırım’ı hiç unutmayan ve sürekli gündemde tutmaya çalışan ve doğal olarak da Kırım denilince akla gelen isimlerden biridir Kemal Çapraz. Hâlbuki o aslen Kırımlı değildir ama Kemal Çapraz’ı kendine rehber edindiği İsmail Gaspıralı’nın ülkesi Kırım için elinden geleni yapmış, Kırım Türk’ünün derdiyle dertlenmiş, onların acılarına, gözyaşlarına ortak olmuş, Kırım’ın fahri elçiliğini yapmış, yazılarında ve haberlerinde sık sık Kırım’ı anlatmıştır. Mustafa Cemiloğlu’nun “Ömrümde ilk kez soru soran bir gazetecinin ağladığına şahit oldum” demesi, Çapraz’ın ne denli Kırım sevdalısı olduğunun ve Kırım Türklüğünün derdini iliklerine kadar hissettiğinin en güzel misali olsa gerektir.
“Kırım Türk Basını ve İsmail Gaspıralı[6]” konulu yüksek lisans tezi ile birlikte hayattayken yazdığı tek kitabın “Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım[7]” olması da ayrı bir anlam taşımaktadır.
KGB Tarafından Gözaltına Alınıyor
Kemal Çapraz, Kırım’a giderek, efsanevi lider Mustafa Cemiloğlu ile röportaj yapan ilk Türk gazetecisi olduğunu da özellikle belirtmemiz gerekir. Kırım’a ilk gidiş hikâyesi ise oldukça ilgi çekicidir.
1989’da Türkiye Gazetesi’nde çalışırken gazete yönetimine, o zamanlar neredeyse imkânsız olmasına rağmen Kırım’a giderek Mustafa Cemiloğlu’yla röportaj yapmak istediğini söyler. SSCB’nin Demir Perde olarak nitelendirildiği ve her yerde Sovyet gizli servisi KGB ajanlarının cirit attığı Kırım’da hem de bir Türk gazetecinin bunu başarmasının mümkün olmadığını düşünen gazete yönetimi Çapraz’a şöyle bir teklifte bulunur: “Madem çok istiyorsun git, Cemiloğlu ile röportajı yapabilirsen yol masrafların bizden eğer yok yapamazsan bütün masrafları kendi cebinden ödersin, başına da bir şey gelirse sorumlusu biz değiliz.” Kemal Çapraz, teklifi hiç düşünmeden kabul eder ve 15 Kasım 1989’da Kırım Akmescit’te Türk millî futbol takımı ile SSCB arasında oynanacak Dünya Kupası grup eleme maçını gazeteci sıfatıyla takip etmek bahanesiyle Kırım’a gider. Çapraz, burada Kırım Türklerinin efsane lideri Mustafa Cemiloğlu ile Akmescit stadyumu çevresinde bir arabada gizlice buluşarak Türk gazetecilik tarihine geçecek olan röportajı gerçekleştirir. Röportajdan kısa bir süre sonra Kemal Çapraz, KGB tarafından gözaltına alınır ve sorgulanıp serbest bırakılır. Kemal Çapraz’ın Mustafa Cemiloğlu ile yaptığı röportaj ve KGB tarafından gözaltına alınmasını Türkiye Gazetesi’nin manşetten duyurmasıyla konu Türk ve dünya kamuoyunda büyük bir yankı uyandırır. Çapraz, ikinci kez Kırım’a 1990 Temmuz’unda gider ve yine gözaltına alınır. Bu gözaltına alınma olayına Kırım halkı büyük tepki gösterir ve Karasubazar Sarısu halkı polis merkezi önünde toplanarak tutuklular bırakılması için küçük çaplı gösteri düzenlerler.
Dünya kamuoyunun gündemini sarsan bu hadise Kemal Çapraz için sadece iki cümleden ibarettir:
“Sovyet gizli servisi KGB elemanları tarafından üç arkadaşımla birlikte yakalanarak, gözaltına alındım ve altı saat sorgulandım. Sovyet Hükümeti’nce seyahat kanunlarına aykırı davrandığımız iddiasıyla 50 Ruble para cezasıyla cezalandırıldık.”[8]
Yaşanan bu olay uluslararası toplumda büyük ses getirmiş, Kırım konusu yeniden dünya gündemine girmiştir. Kemal Çapraz’ın Kırım’la ilgili hassasiyeti bununla sınırlı kalmadı. Kırım’ı anlattı, Kırım’ı hatırlattı. Dünyaca ünlü Kırımlı Türk romancı Cengiz Dağcı ile röportaj yapmak için İngiltere’ye kadar gitmesi de onun Kırım konusundaki hassasiyetlerinden sadece biridir.[9]
Kemal Çapraz’ın sahibi olduğu Ufuk Ötesi gazetesinin kuruluş yıldönümü kutlamalarına Mustafa Cemiloğlu’nu 2 kere şeref konuğu olarak davet etmesi bile Çapraz’ın hayatında Kırım’ın, Kırım Türkleri arasında Kemal Çapraz’ın nedenli önemli olduğunun başka bir nişanesi olsa gerek.
Bozkurt Atlası Çalışması
Kemal Çapraz denilince akıllara Türk milletinin millî sembolü bozkurtla ilgili yaptığı çalışmalar da gelmektedir. Çünkü Çapraz bu konuda da önemli çalışmalar yapmış, Türk Dünyası’ndaki bozkurt sembolü üzerine araştırmalarda bulunmuştur. İleride çıkarmayı düşündüğü Bozkurt Atlası için, dostlarının da desteğiyle Türk dünyasında bozkurtla ilgili materyalleri toplamaya gayret etmiştir. Bozkurt üzerine çalışmanın millî bir görev olduğuna inanan Çapraz, nedeni şöyle izah eder:
“Türk milletinin sembolü bozkurt, adeta millî sembol olmaktan çıkarılmaya başlanmış, sadece Türk millîyetçiliğine gönül vermiş insanların yüreğinde ve teşkilâtlarında yaşar olmuş. Hâlbuki bozkurt bütün milletimizin sembolü. Devletimizin de bu millî sembole Mustafa Kemal’in ölümünden sonra gereği gibi sahip çıkmadığını gördüm. Hâlbuki katıksız Türk millîyetçiliği temelleri üzerine bina edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda bozkurt çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu düşüncelerle çalışmalarımı bu konu üzerinde yoğunlaştırdım. Tarihten günümüze kadar kullanılan bütün sembolleri, figürleri incelemeye, araştırmaya başladım.”[10]
Atatürk’ün Kayıp Bozkurt’u Bulunuyor
Kemal Çapraz’ın bozkurt konusunda yaptığı büyük ses getiren çalışması ise Samsun’daki bir müzenin deposunda kaderine terk edilen Atatürk’ün kayıp bozkurtunu bularak yeniden gün ışığına çıkartmasıdır. Bozkurt heykeli olayı ise şöyledir:
Atatürk’ün adını verdiği ilk yolcu gemimiz Bozkurt’un Ege denizinde Fransız Lotus gemisiyle çarpışması, uluslararası mahkemeye intikal eder. Yargılama sonucu davayı Türkiye kazanır. Dâvâdan sonra 7 Eylül 1927’de Lahey Adalet Divanı, Atatürk’e Türklüğün özgürlük sembolü olduğu için bir bozkurt heykeli hediye eder. Bu bozkurt, 1968’e kadar Anıtkabir’de sergilenir ardından Samsun Müzesi’ndeki Atatürk’ün özel eşyalarıyla ilgili bölüme gönderilir ve 1978 yılına kadar da burada sergilenir. Daha sonra depoya kaldırılarak âdeta kaderine terk edilir. Gazeteci olarak bu bilgiyi edinir edinmez Samsun Müze Müdürü’nü arayan Kemal Çapraz yaklaşık 3 ay süren bir uğraş neticesinde bozkurtu hapsolduğu depodan çıkarttırarak yeniden sergilenmesini sağlar. Aynı müzede, Atatürk’ün özel eşyaları arasında ikinci bir bozkurt daha bulmuş ve o da sergilenmeye başlanmıştır. Kendisiyle yapılan bir röportajda[11] Türk tarihinde çeşitlilik itibariyle bozkurtun en çok kullanıldığı dönemin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemi olduğunu üstüne basa basa söyleyen Kemal Çapraz bu konuda şu örnekleri verir:
Atatürk ilk yolcu gemimizin ismini bozkurt olduğunu, yine Atatürk Soyadı Kanunu çıktığında Mahmut Esat’a Bozkurt soyadını vermiştir. Ayrıca ilk para ve pullarımızda da millî petrol şirketimiz Petrol Ofisi’nin sembolünün de o dönemde devlet okullarında okuyan öğrencilerin şapkalarında da hep bozkurt sembolü kullanılmıştır.
Kemal Çapraz kendisini en çok etkileyen bozkurt figürü ise şöyle anlatır:
“Bozkurt birçok yerde kullanılmış ama inanın benim en çok ilgimi çekeni, Türkistan’daki Hoca Ahmet Yesevî’nin türbesinin kapısındaki bozkurt figürleridir. Türk milleti inancı ile millî sembollerini orada bir bütün içerisinde göstermektedir. Ayrıca Sivas’taki Gök Medrese’nin kapısında da bozkurt vardır. Bu iki eserde de bozkurt figürü kapıya nakşedilmiştir. Adeta inancımızın da bir bekçisi gibi hissettim. Bu beni gerçekten çok etkiledi”[12]
Özellikle son dönemde bozkurtun bir siyasi amblem olarak algılandığını bunun son derece yanlış olduğunu belirten Kemal Çapraz, bozkurtun Türklüğün sembolü olduğuna ve Türk Dünyası’ndaki önemine şöyle dikkat çeker:
“Türk coğrafyalarını dolaşınca gördüm ki hakikâten bozkurt millî semboldür. Türkler değişik dinlere girmiştir. Mesela Musevi Türkler, Karaim Türkleri, Kırım’da Hıristiyan Türkler, Gagavuz’da Budist Türkler, Şamanist Türkler var. Ama ayrı dinden olsalar da ayrı alfabeler, farklı lehçeler kullansalar da hepsinin birleştiği bir nokta var: millî sembol bozkurt. Bugün Çuvaşistan’a gitseniz de millî sembol bozkurt, Gagavuz’a gitseniz de millî sembol bozkurt, Anadolu’ya gelseniz de millî sembol bozkurt. İşte Atatürk bunu çok iyi görmüş ve millî sembolümüz olarak bozkurtu seçmiştir”[13]
Gaspıralı’nın Mirasçısı
Kemal Çapraz, 2001 yılında Türkiye Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra aylık olarak yayınladığı Ufuk Ötesi Gazetesi’ni çıkarmaya başlar. Çapraz işten ayrılmıştır ama daha tazminatını bile almadan gazeteyi çıkarmaya çalışmıştır. Bu yüzden Ufuk Ötesi Gazetesi’nin Cağaloğlu’ndaki yerini kiralayabilmek için Kadıköy Belediyesi’nden aldığı izinle semt pazarında çok kısa bir sürede olsa pazarcılık yapmıştır. Ufuk Ötesi’ni türlü imkânsızlıklara rağmen tam 78 sayı çıkartmayı başaran Çapraz, gazetesinde Türk Dünyası ve Kırım’la ilgili haberlere geniş yer vermiştir. Kemal Çapraz, gazeteyi Türk Dünyası’nın birçok yerine ulaştırmayı başarmış, İsmail Gaspıralı’nın, “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” şiarıyla yayınladığı Tercüman gazetesinin tabiî mirasçısı olmayı başarmıştı.
Kemal Çapraz, Türk Milliyetçisi bir gazeteci olmanın zorluklarını yaşamamış birisi olarak meslektaşlarının da aynı sıkıntılarla karşılaşmaması için mesleki dayanışmayı sağlamak, Türk basındaki sorunları ortaya koymak ve milliyetçi gazetecileri bir çatı altında toplamak üzere 2000 yılında da Basın Birliği Derneği’ni kurdu. Basın Birliği Derneği bu manada milliyetçi/ülkücü gazeteciler için önemli bir görev üstlenmişti.
Sermayeye Kurban Gitti
Kemal Çapraz, Türk Dünyası’na dair hizmetlerini elbette birkaç sayfaya sığdırmak çok zor. İsmail Gaspıralı’nın ‘Dilde, fikirde, işte birlik’, Ebulfeyz Elçibey’in ‘Türk’ü Türk’le Tanış Etme’ şiarı Kemal Çapraz’ın yegâne kılavuzu olmuş, millî meseleler için oradan oraya koşuşturmuş ve şahsi hayatını elinin tersiyle itmiştir.
Çapraz, bir gazeteci olarak görünse de aslında o, aşığı olduğu Türk Milletine fayda sağlayabileceğine inandığı her alanda hizmet etmeye çalışan samimi bir Türk milliyetçidir. Kemal Çapraz, 44 yaşında vefat etti ama bu kısa yaşamına çok büyük hizmetler sığdırmayı başararak “fenafi devle-fenafi mille” olarak aramızdan ayrılmayı başardı.
Türkiye Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra aldığı tazminatını, maddi imkânsızlıklarla boğuşmasına rağmen ülküsünün yayın organı Ufuk Ötesi’ne harcaması davası uğruna gösterdiği fedakârlıktan sadece birisidir. Basit denilebilecek bir trafik kazasında böylesine fedakâr bir aydının vefat etmesi ise haklı olarak “Sermayeye Kurban Gitti” yorumlarına sebep oldu.
Türk Dünyası üzerine yaptığı çalışmalar bugün bizlere, hâlâ birer referans olmaya devam etmektedir. O’nun mücadelesini, gayretlerini unutturmamak, bir Türk evladı olarak vazifemizdir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin üniversiteye hazırlanan Türk Gençliğini İletişim Fakültelerini tercih etmeye davet etmesi yeni İsmail Gaspıralıların, Kemal Çaprazların çıkması için önemlidir.
Kemal Çapraz için söylenecek tek söz şudur:
Türklük için yaşadı, Türklük için çalıştı, Türklük uğrunda öldü!
[1] Kemal Çapraz’ın Kaleminden Türk Dünyası, (Hazırlayan) Bayram Akcan, Bilge Oğuz Yayınları, 2012, S: 19 (Röp: Melike Gallenkuş-14 Mayıs 2008)
[2] A.g.e
[3] Türk Dünyası’nın Geleceği, Kemal Çapraz, Ufuk Ötesi Gazetesi, Eylül 2004
[4] Bayram Akcan, Kemal Çapraz’ın Kaleminden Türk Dünyası, Bilge Oğuz Yayınları, 2012 S: 19 (Röp: Melike Gallenkuş-14 Mayıs 2008)
[5] Bünyamin Aksungur, Çuvaşların Vefası, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, sayı: 265, S: 27-28 Ocak 2009
[6] Kırım Türk Basını ve İsmail Gaspıralı konulu yüksek lisans tezi “Kuzeydeki Yavru Vatan Kırım” eserinde yer almaktadır. AKCAN, Bayram. (2016). Kuzeydeki Yavru Vatan Kırım, İstanbul: KOCAV Yayınları.
[7] Kemal Çapraz, Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2009
[8] Kemal Çapraz, Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım, 25-28 Temmuz 1990, Türkiye Gazetesi
[9] Kemal Çapraz, Yurdunu Kaybeden Adam: Cengiz Dağcı, 5 Mart 2001, Türkiye Gazetesi
[10] Atatürk “Bozkurt”u Devlet Arması Yapacaktı, Orkun Dergisi, Ekim 1998, 8. Sayı
[11] A.g.e
[12] A.g.e
[13] Kemal Çapraz’ın Kaleminden Türk Dünyası, Bayram Akcan, Bilge Oğuz Yayınları, 2012 S: 19 (Röp: Melike Gallenkuş-14 Mayıs 2008)